Mutfaklarımızdan eksik olmayan, yemeklerimizin olmazsa olmazı baharatlar... Baharatların özelliklerine ve kullanım yerlerine geçmede önce kelimenin anlamına ve nereden geldiğine deyinmek isterim.
Baharat kelimesi Arapça koku anlamına gelen bahar kelimesinden türemiştir. Arapça’da -at eki ise çoğul ekidir. Baharat aslında kokular anlamındadır. Türk Dili’ne geçiş yaptığında Türkçe çoğul eki de eklenip baharatlar halini almıştır. Sanskritçe’de Hindistan’ı Bharat olarak adlandırırlar yani Hintliler kendi ülkelerine Hindistan değil Bharat diyorlar. Geçmiş zamanda baharatlar bu ülkeden geldiği için bu şifalı bitkilere baharat adının verilmiş olma ihtimali çok yüksek. İnsanoğlu aslında kendi bildi bileli baharat kullanıyor. Bazı tarihçiler ve arkeologlar milattan önceki yüzyıllarda insanların aromatik bitkilerden bazılarının keşfini gerçekleştirdiğini tahmin etmektedir. Tarih boyunca sadece yemeklerde mi kullanıldı peki baharatlar? Tabii hayır. Mısır’da yapılan bir arkeolojik kazıda MÖ 2500 yıllarında nanenin mumyalama yapmakta kullanıldığı bilgisi elde edilmiştir. Roma’da ise olimpiyat kahramanlarını defne yaprağı ile taçlandırıyorlardı.
Baharatın ana vatanı Uzak Doğu olarak bilinmektedir. Avrupa ise baharatları ilk karabiber ile tanımıştır. Hatta o dönemlerde ticarette ‘karabiber kadar pahalı’ denildiği kayıtlara alınmış.
Bu birbirinden şifalı baharatlar Çin’de, Eski Yunan’da, Mısır ve Roma’da olduğu gibi günümüzde de sadece yemekleri tatlandırmak için değil hastalıkları iyileştirmek için de kullanılmaktadır.