Benden Selam Söyle: Augustów
2019 yılı verilerine göre 30.802 kişilik nüfusa sahip Augustów şehri, çok derin ve hareketli bir tarihi var.Şehrin sokaklarında gezmeden önce tarihine şöyle kısaca anlatmak isterim.
Almanlar ve Sovyetlerin zulmünü yaşamış şehir
Önceleri Litvanya sınırlarına dahil olan şehir, 1569-70 yılında Polonya’nın hakimiyetine girmiş. Ülkedeki zorlu siyasi yaşam sebebi ile şehir gelişimde ilerleyememiş. Sadece savaş ve bitmek bilmeyen siyasi sorunlar değil aynı zamanda hastalıklar da şehrin yakasından düşmemiş. 1700-1721 yıllarında nüfusun yarısı veba salgını sebebi ile hayatını kaybeder. Gel zaman git zaman, şehir birçok işgal ve savaş görür. En çok yara aldığı savaşlardan birisi de hiç şüphesiz II. Dünya Savaşı! 1939 yılında Kızıl Ordu bölgeyi işgal eder, 1941’de de Almanlar işgali sürdürür. Yerel halk hem Almanlardan hem de Sovyetler Birliği’nden zulümler görür.
1945 Temmuz ayında Sovyetler, Polonya bağımsızlığı için savaşan 2000 askeri alıkoymuş içlerinden 600 askeri seçerek acımasızca yapılan sorgulamalardan sonra bilinmeyen yerlere sevk eder. Böylece II. Dünya Savaşı’ndan sonra Polonyalılara karşı işlenen en büyük savaş suçlarından birine de imza atmış olurlar. Savaşın son bulmasıyla yavaş yavaş şehir yeniden nefes almaya başlar. Ekonomik yapılanma, sanayi temelleri atılır ve sondajlar açılarak kaynak suyu birikintileri keşfedilir.
Nice zorluklardan, hastalıklardan, savaşlardan geçip günümüze ulaşan ve misafirlerini güzel ağırlayan bu şirin şehrin sokaklarına beraber çıkabiliriz.
Kaybolan tarihi yeniden var edilen Augustów
Sabahın en temiz en verimli saatlerinde yürüyerek şehir merkezine indik. Kahvaltı kültürüne sahip olan ben, ısrarla Türk kahvaltısına yakın servis yapan yer arayan eşim, mükemmel kahvaltı servisi olan Szuflada Bistro’yu bularak, bir Polonyalının bir Türk gibi Türk kahvaltısı hazırlayabileceğini gösterdi. Lezzetli bir kahvaltının ardından tempolu yürüyüşle keşfimize başlıyoruz.
“Bir yeri hissetmek için sokaklarında ayaklarınız ağrıyana kadar yürümek ve yerel halkla bir sofraya oturmak veya bir kahve içmek gerek”
Merkezde sizleri mimarisi ile Najświętszego Serca Pana Jezusa (İsa’nın Kutsal Kalbi Katedrali) karşılıyor. Katedral 1906-1911 yıllarında, daha önce bir süre varlığını sürdürüp yıkılmış olan Aziz Bartholomew Kilisesi’nin yerine yapılmış. 1944 yılında İkinci Dünya Savaşı sırasında zarar görmüş. Katedrali ziyaret ettiğim gün Katolik Camiası için önem arz eden Boże Ciało günüydü. Bu sebeple özel dini törenini de görme fırsatım oldu.
İsa’nın Kutsal Kalbi Katedrali, 1906-1911 yıllarında, daha önce bir süre varlığını sürdürüp yıkılmış olan Aziz Bartholomew Kilisesi’nin yerine yapılmış.
Gündüz sıcaklığı, akşam serinliği ile Necko Gölü
Güneş tam tepede iken Augustów’un meşhur göllerinden biri olan Necko Gölü’nde biraz serinledik. Plajlara yiyecek ve içecek getirmek serbest ama yok ben evde piknik sepeti ile uğraşamam derseniz Polonya mutfağını size sunan bistrolar, küçük restoranlar ve kafeler de mevcut. Polonya’nın en uzun ikinci iskelesi 147 metre ile Necko Gölü üzerinde bulunuyor. Gün batımını izlemenizi şiddetle tavsiye ederim.
Akşam serinliğinde şirin evlerin arasında gölün diğer tarafına yürüyerek gittik. Hep söylerim, bir yeri hissetmek için sokaklarında ayaklarınız ağrıyana kadar yürümek ve yerel halkla bir sofraya oturmak veya bir kahve içmek gerek. Gölün diğer yakası gece hayatı için oldukça canlı ve tercihinize göre birçok restoran seçeneği sunuyor. Kuzeydoğu Polonya’nın lezzetlerini tatmak isterseniz Pod Jabłonjami’ye bir uğrayın derim. Turna balıklı Pierogi’yi (Polonya’nın yöresel yemeklerinden) başka hiçbir yerde yiyemezsiniz.
Hemen restoranın çıkışında sol tarafta bot turları düzenleyen firmalar var, kişiye özel turlar düzenliyorlar. Tur yaklaşık 1 saat sürüyor. Gün batımı tur için en ideal zaman. Birbirinden güzel fotoğraf kareleri yakalayacağınıza eminim.
Augustów pazarından Türk usulü Leh pazarı
Augustów’un pazarı çok meşhur. Sabahın erken saatinde merkeze inip güzel pazarını gezmeden dönmeyin. Hatta kahvaltılıklarınızı pazardan alıp taze taze Türk usulü Leh kahvaltısı yapın.
Pazarın girişinde bahçesindeki taze sebzeleri satan dünya tatlısı tonton bir çift ile ayak üstü sohbet edelim dedik. Türk olduğumu duyunca aldığımız domates ve biberlerin içine iki avuç fazladan sebze koydu. Denk gelirseniz Türkiye’nin selamını iletin sizi dolu poşetler ile uğurlar. Kahvaltılıklarımızı aldıktan sonra yakın çevredeki ve şehirlerdeki görülmesi gereken yerlere doğru yol aldık. Yolunuz düşerse Augustów’a benden selam söyleyin.